Program imalcisi ve ana haber sunucusu Reha Muhtar’ın eski eşi oyuncu Deniz Uğur, oğlunu kaçırdığı savıyla müzikçi Nilüfer ve kızı hakkında savcılığa kabahat duyurusunda bulunmuştu. Uğur, yaşananlarla ilgili Beyoğlu’nda basın toplantısı düzenlemişti.
“EVDEYİM BURADA MUTLUYUM’
Reha Muhtar’ın oğlu Poyraz Muhtar instagram hesabından kaçırılmadığını annesinin savlarının palavra olduğunu söyledi. Poyraz’ın açıklaması şöyle: “Sosyal medyada görüyorum. Annem benim kaçırıldığımı tez ediyor. Ancak ben kaçırılmadım ablamdan rica ettim beni babamın meskenine götür diye ve beni götürdü. Benim burada kedim var köpeğim var. Onlara bakmam gerekiyor. Cihan ağabey var komşumuz. Ablam var Ayşe Nazlı. Bakın ben evdeyim. Ben burada memnunum. Cihan ağabey ile playstation oynuyoruz. Beşiktaş maçları izliyoruz. Ben burada çok memnunum ben öteki bir yere gitmek hiç istemiyorum.” dediği paylaşımını “Ben babamın konutunda kalmak istiyorum” notuyla paylaşarak Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve Adalet Bakanlığını mantionladığı görüldü.
BASIN TOPLANTISI DÜZENLEMİŞTİ
Olay sonrasında yaşadıklarını anlatan Deniz Uğur, avukatı Feyza Altun’a haber gönderilerek “Alabiliyorsanız, alın” iletisi iletildiğini, polisin de oğluna şimdi ulaşamadığını ve Nilüfer ve Ayşe Nazlı Yumlu ile irtibat kurma eforlarının karşılıksız kaldığını argüman etti. Uğur, Nilüfer ve kızı Ayşe Nazlı Yumlu hakkında ‘Çocuk kaçırma’ savıyla hata duyurusunda bulunduklarını belirtti.
“TELEFONUNA ULAŞMAYA ÇALIŞTIM AÇAN OLMADI”
Olayın yaşandığı sabah basın mensubu bir arkadaşı sayesinde olaydan haberi olduğunu belirten Uğur, “Reha Muhtar’ın telefonuna ulaşmaya çalıştım açan olmadı. Hastaneye ulaşmaya çalıştım, size bilgi veremeyiz dediler. Oğlumun telefonuna ulaşmaya çalıştım. Oğlumun telefonunda ben engelliyim. Ben bunu daha evvel de zati lisana getirmiştim. Kamuoyu bunu biliyor, ben çocuklarıma babalarında oldukları zarfında o günlerde aslında telefonla ulaşmam yasaktı. Hasebiyle oğluma ulaşmak mümkün olmadı yeniden. Akabinde, benden evvel arkadaşım Seren Serengil hastaneye ulaştı. Ben o sırada 112’yi aradım. Dedim ki ‘Çocuğumun nerede olduğunu bilmiyorum. Hastaneden bilgi alamıyorum. Babası ağır bakımda olduğu için benim yanımda olması gerekir. Zira çocukla ilgilenebilecek durumda değilken annesi olarak bana teslim edilmesi gerekir. Nerede olduğunu bilmiyorum. Sabahtan beri bilgi alamıyorum dedim. Polisler babasının meskenine gittiler. Oradan kapıyı açan olmadı. Konutta olmadıklarını söylediler. Yanında Ayşe Nazlı Yumlu’nun oğlumun yanında bulunduğunu, ben hastaneye gitmeden evvel Seren Serengil benden daha yakındı, ondan öğrendim. ‘Poyraz burada’ dedi Serengil bana, yanında Ayşe Nazlı var dedi” halinde konuştu.
“YARIN ÖBÜR GÜN TABURCU OLABİLECEK VAZİYETTE OLMADIĞINI ANLADIM”
Uğur, “Ayşe Nazlı’nın bende eski bir numarası vardı. Aradım, o numara kullanılmıyormuş. Derhal hastaneye gittim. İdareyle konuştum neredeler dedim. Çocuğum nerede dedim. Babasının durumunu sordum. Kaç gün hastanede kalacak? Müşahede altında kalacak dedim. Hastane idaresi bana şu biçimde bilgi verdi. ‘Ne olacağını söylememiz şu durumda mümkün değil rastgele bir varsayımda bulunmamız’ dendi. Yani bundan anladım ki hani yarın, öbür gün taburcu olabilecek bir vaziyette değil, entübe edilmiş durumda. O vakit doğal olarak çocuğum da kaza yanında, anında yanındaymış düştüğü vakit. Ambulansı esasen o çağırmış, o komşulardan yardım istemiş ve çağırmış. Hasebiyle çocuğumun da bir ruhsal dayanağa gereksinimi olması gerekiyor o anda. Dedim ki, çabucak bir psikolog çağırın, çocuğumu göreyim. Hastaneden ayrıldığını söylediler” sözlerini kullandı.
“MENAJERİNE ULAŞTIK, BİZE TELEFONLARINI VERMEDİKLERİ ÜZERE ULAŞAMADIKLARINI SÖYLEDİLER”
Ünlü isim kelamlarına şu biçimde devam etti: Reşit olmayan bir çocuk kiminle ayrıldı dedim? Babası entübe edilmiş durumdayken sorumluluk yasal olarak o anda büsbütün bende olduğu halde, tek başına esasen oğlum hayatta tek başına hiçbir yere ayrılmaz, gitmez. Ayşe Nazlı’yla birlikte hastaneden ayrıldığını söylediler. Ben oğlumu hastanede bulamadım. Ortaya birilerini soktuk. Seren Serengil de bana yardımcı oldu. O sırada Feyza Hanım’ın birlikte çalıştığı avukatlardan biri de yanındaydı. Nilüfer Hanım’ın menajerine ulaştım, telefonunu istedik. Ayşe Nazlı’nın telefonunu istedik. Oğlumun benim yanıma getirilmesi gerektiğini söyledik. Bize telefonlarını vermedikleri üzere onlara da ulaşamadıklarını söylediler. Ben buna mutlaka inanmıyorum. Çok saçma, akabinde avukatım da bir yandan ulaşmaya çalışıyordu. Polis de ulaşmaya çalışıyordu.
“ÇOCUĞUMUN NEREDE OLDUĞUNU KİMSE ÖĞRENEMEDİ”
Uğur, “Ben hastaneden çıkıp çabucak süreçleri başlatmak ve çocuk kaçırma cürmünden şikayetçi olmak üzere karakola gittim. Sarıyer İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne gittim. Polisler de Nilüfer Hanım’ın konutuna gittiler. Zira Ayşe Nazlı reşit ancak onunla yaşıyormuş. Orada da kimseyi bulamadılar. Reha Bey’in meskenine tekrar gittiler. Orada da kimseyi bulamadılar. Çocuğumun nerede olduğunu hiç kimse öğrenemedi” Formunda konuştu.
“POLİS TELEFONLA ULAŞMAYA ÇALIŞTI, TELEFONLARI AÇILMADI ONLAR TARAFINDAN”
Uğur, “Polis telefonla ulaşmaya çalıştı, telefonları açılmadı onlar tarafından. Ben şok geçirdim. Neye üzüleceğime şaşırmış durumdayım. Ben, ne yapacağımı bilmiyorum şu anda. 24 saatten fazladır çocuğuma ulaşmaya çalışıyorum. Çocuğum benimle konuşturulmuyor. Yanında çocuğum hakkında hiçbir yetkisi olmayan beşerlerle nerede olduğunu bile bilmiyorum” diye konuştu.
“OLAYIN MAGAZİN TARAFI YOK, BU İSİMLİ OLAY, BU ÇOCUK KAÇIRMADIR”
Uğur, “Bakın bu o denli bir olay ki, bunun asla magazin tarafı falan yok. Bu isimli olay arkadaşlar, bu çocuk kaçırmadır. Aslında haklarında hata duyurusunda bulunuldu. Reha Bey’in avukatı kendisi konuşamayacak durumdayken, adamcağız komada mıdır nedir, ayrıntılarını da bilmiyorum. Avukatı kendi kendine çıkıp, Deniz Hanım ayıp ediyor çocuk kaçırılmadı ablasının yanındadır falan diyor. Bu açıklamayı yapmaya kanunen hiçbir yetkisi yok. Kimsenin bu bahiste 15 yaşında çocuğun kimin yanında kalacağına karar verme yetkisi yok. Devlet haricinde hastanenin bile zan altında kalması kelam konusu. Zira, daha o insan ambulansla hastaneye kaldırıldığı anda 15 yaşındaki çocuğun annesini yahut kolluk kuvvetlerini arayıp derhal teslim etmeleri gerekir” diye konuştu.
“OĞLUMUN HUDUT KRİZİ GEÇİRDİĞİNİ SÖYLÜYORLAR”
Uğur, “Benim oğluma ruhsal takviye vermem lazım, diyelim ki çocuk ruhsal bir sorun yaşıyor annemi görmek istemiyorum diyor. Hiç fark etmez, çocuğa kızılmaz. Çocuk her türlü ruh hali içinde olabilir. O vakit çocuğu devletin psikologlarının, devletin himaye etmesi gerekiyor. Bizimle temas kuran beşerler oldu. Kazanın olduğu gecenin daha erken saatlerinde, o akşam Reha Bey’in oğlumla birlikte bir restoranda olduğunu çok yüksek ölçüde alkol tükettiğini, kendinde olmayan bir formda yere kapaklandığını söylediler. Hala arabayı kendisinin kullanmak istediğini, oğlumun orada hudut krizi geçirdiğini, yalvardığını, baba ne olur yapma arabayı sen kullanma dediğini bunu görgü şahitleri söylüyorlar. Bize de şahitlik edecekler. Bu herkesin gözünün önünde olmuş bir şey. Akabinde da zorla çocuk otomobile bindirilmiş ve gidilmiş. Artık bu insan beyin kanaması geçirdiyse, yolda da geçirebilirdi. Arabayı kullanırken de geçirebilirdi ya da alkollü olduğu için de kaza yapabilirdi. Benim oğlum bugün hayatta olmayabilirdi. Bana kim bunların hesabını verecek” biçiminde konuştu.
“BU İNSANIN BİR TANE Mİ YAKINI YOK? NASIL TEDAVİ ETTİRMİYORSUNUZ?”
Uğur, “Ben iki yıldan fazla vakittir bu insanın; Reha Muhtar’ın sıhhati yerinde değil. Bu insanın yardıma muhtaçlığı var. Tıbbi müdahaleye muhtaçlığı var diyorum. Bu insanın kendine de ziyan vermesi kelam konusu olabilir. Çocuğum yanında inançta olmayabilir. Bu insan, intihar eğilimli de olabilir. Alkol kullandığı için kaza da yapabilir ki, kaza yapmışlığı da var. Bunlar da kayıt altında olan gerçekler. Bu beşere el uzatmanız gerekir. Bu insanın hiçbir tane mi yakını yok? Ben ulaşamıyorum. Bana karşı bir düşmanlık besliyor. Bir paranoyası var. Tamam, rahatsızdır olabilir. Bu insanın bir tane mi yakını yok? Nasıl elinden tutup doktora götürmüyor, tedavi ettirmiyorsunuz. Yarın bir gün bir şey olsa kim sorumlu olacak diye bas bas bağırıyorum iki yılı aşkın vakittir, buyurun artık olan şey ortada, söylediğim şey oldu. Aile mahkemesine ben bunları yazılı olarak da verdim. Toplumsal medyada duyurmaya çalıştım. Bütün mercilere, bütün kamuoyuna, herkese elimden geleni arkama koymadım. Türel olarak her şeyi yaptık, hata duyurusunda da bulunduk, çocuk kaçırmadan ötürü. Yargılanacaklar, bunu bütün hukukçular söylüyor” sözlerini kullandı.
“MUHTAR’IN EVVELCE İÇKİ ALINCA SALDIRGANLAŞTIĞINI ANLATMIŞTI”
Bir basın mensubunun, “Bu süreçten sonra sanki konutta de bir tartışma yaşanmış olup bir kazaya sebebiyet vermiş olabilir mi oğlunuz Poyraz? sorusunu yanıtlayan Uğur, “Ben bunu nereden bilebilirim? Şu anki sıhhat durumunu da bilmiyorum ki. Niçin kaçırıyorlar? Daha evvelden Seren Serengil’in de bizim davamızda şahitlik ederken söylediği üzere, Reha Muhtar’ın içkiyi fazlaca aldığı vakit saldırganlaştığını ve çocuğun üstüne yürüdüğünü Seren gördüğünü anlatmıştı mahkemede, anlatabiliyor muyum? Her şey olabilir. Lakin, her neyse burada korunması gereken tek kişi var. Esasen bir tanesi için hekimler elinden geleni yapıyor. Onun dışında yapabileceğiniz bir şey yok. Ancak, çocuğun müdafaa altına alınması gerekiyor. Hem fizikî olarak hem ruhsal olarak hem hukukî olarak. Hangi cüretle, Nilüfer kim? Ben aşağılamak için söylemiyorum. Ünlü bir sanatçı biliyoruz. Fakat bu olayda Nilüfer kim? Ayşe Nazlı kim hiçbir yasal teması yok. Bu çocuk kaçırmadır ve kanun karşısında hesap verecekler” dedi.
NİLÜFER’DEN YANIT!
Sosyal medya hesabından bir görüntü yayınlayan müzikçi Nilüfer, şu tabirleri kullandı:
‘Merhaba sevgili takipçilerim… Öncelikle şunu söylemek istiyorum. Çocuk kaçırma ya da alıkoyma üzere bir şey kelam konusu değildir. Tamamı maalesef iğrenç bir iftiradır. Bilmem görüyor musunuz ardımdaki görüntüyü? Ben tam dört günden beri Bodrum’dayım, kızım İstanbul’da. Birkaç gün tatil yapıp buradan Çeşme’ye konsere gitmek üzere tatile geldim. Dün gelişen olayları anlatmak istiyorum. Dün ne olduysa size anlatmaya çalışacağım. Dün sabah beni kızım aradı ‘Anne, babam düşmüş ve ağır bakıma kaldırılmış. Poyraz aradı beni’ dedi. Çok üzüldüm ve ‘Ayşe Nazlı çabucak hastaneye git’ dedim. Poyraz oradaydı. Zira gece Reha Bey yalısındaki merdivenden düşüyor ve teneffüsü duruyor. Poyraz 14-15 yaşında. Konutta öbür kimse yok, Poyraz komşuya koşuyor. Ambulans geliyor ve hastaneye kaldırılıyor Reha Muhtar. Poyraz gece saat 1:30’dan itibaren hastanede tek başına. Poyraz, Ayşe Nazlı’yı aramış lakin gece ulaşamamış. Sabah aradığında ulaşmış. Annesini aramamış, sabah da annesini aramamış. Zira Poyraz bir mühlet evvel mahkeme kararıyla babasıyla yaşamaya karar verdi. Poyraz, annesine gitmek istemiyor.
Bunun nedenlerini ben açıklayamam. Benim haddim değil, onların ailevi ilgileri ben karışamam. Ayşe Nazlı hastanede ağlıyor, zira babası ağır bakımda. Poyraz da onun kardeşi…. Kan bağları olmasa da kardeşi… Bana dedi ki ‘Anne, Poyraz meskene gitmek istiyor’ Zira Poyraz’ın kedisi ve köpeği var. Ayşe Nazlı, Poyraz’ı aldı, Reha Bey’in konutuna gittiler. O sırada bana bir telefon geldi ve ‘Ayşe Nazlı, Poyraz’ı hastaneye getirsin yoksa kabahat duyurusunda bulunacağız’ dediler. Ben de aradım kızıma hastaneye dönmelerini söyledim. Ve olayın tamamı budur. Ben dört gündür Bodrum’dayım. Ayşe Nazlı da ablası olarak onun dileğini yerine getirmiştir. Bu iftirayı edenler hakkında bir şey söylemek istemiyorum ve mahkemeye vermek istemiyorum. Zira ben bu kötülüklerle uğraşamam. Onlara tek tavsiyem, âlâ insan olmaya çalışsınlar. Lütfen yeterli insan olmaya çalışın.”‘
